La Casa De Papel’e Hukuki ve İktisadi Bakış

Oysa hepsi masum insanları rehin alan eli silahlı kalpazanlardı…

Nasıl olmuştu da örnek bir vatandaş olarak ben bile, çalışmak yerine kısa yoldan zengin olmayı tercih eden bu suçluların milyonlarca euroyu cukkalamalarını ister olmuştum?

Sosyal adalet ve toplumsal dışlanmışlıklar gibi psikolojik ve sosyolojik analizleri bir kenara bırakırsak, bu suçlulara sempatiyle bakmama neden olan hukuki ve iktisadi altyapı aslında Profesör’ün planının bir parçasıydı.

Milenyum Robin Hoodları

la casa de papelDaha ilk bölümde Profesör, insanların onları seveceklerini, hatta “kahraman” olacaklarını söylemişti. Her ne kadar planları banka soymak olsa da onlar hırsız değildi. Ne soymak istedikleri banka sıradan bir banka, ne de onlar sıradan birer suçluydu. Onlar milenyum Robin Hoodlarıydı. Kimsenin parasını çalmıyor, çalacakları parayı kendileri basıyorlardı.

Kalpazanlık, bir başka deyişle parada sahtecilik, John Stuart Mill’in kurbansız suçlar olarak adlandırdığı suçlardan biriydi.1 Gerçekten de kanunen suç sayılan kimi eylemlerin mağduru bulunmaz. Doğrudan doğruya kimseye zarar vermeyen bu tip suçlar; kamu düzeni, toplumsal yapı, ahlak gibi zamanla değişen, hatta zaman zaman birbiriyle çelişen soyut kavramlara dayanılarak kriminalize edilir.2 Benzer şekilde, aynı eylem, sosyal adaletsizlik ve toplumsal dışlanmışlık gibi soyut kavramlarla meşrulaştırılabilir. Bu durum, kanunen suçlu olanların halk gözünde düzen karşıtı bir asiye, hatta bir kahramana dönüşmesine neden olabilir.

Likidite Enjeksiyonları

“Kurbansız suçlar”, Profesör’ün planının hukuki altyapısını oluştururken, Profesör ile Müfettiş Raquel arasında geçen efsane sahne  ise planının ekonomik altyapısını gözler önüne seriyordu.

kurbansız suçlarProfesör, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) 2011’den bu yana milyarlarca euro bastığını ve basılan bu paraların bankalara aktarıldığını söylüyordu. Ona göre, kimse ECB’yi hırsızlıkla suçlamamış, aksine bu yapılanı “likidite enjeksiyonları (liquidity injections)” olarak adlandırmışlardı. İşte Profesör’ün yaptığı da likidite enjeksiyonundan başka bir şey değildi. Ancak bu sefer paralar bankalara değil, bir grup garibana gidecekti. Profesör’ün söylediklerinde doğruluk payı olmakla birlikte, bu oldukça sığ bir analizdi.

Küresel Kriz ve Geleneksel Olmayan Para Politikaları

Profesör yalan söylemiyordu. Gerçekten de küresel krizin ardından başta ECB olmak üzere FED, İngiltere Merkez Bankası (BOE) ve Japonya Merkez Bankası (BOJ) gibi pek çok merkez bankası para basarak varlık satın almaya ve bilançolarını genişletmeye başlamışlardı. Oysa merkez bankalarının para basarak piyasaya müdahale etmesi pek de alışılagelmiş bir yöntem değildi. Ancak, unutmamak gerekir ki, sıra dışı durumlar sıra dışı yöntemleri gerektirirdi.

finansal kriz2007’de ABD’de patlak veren finansal kriz, kısa zamanda Atlantik’i aşarak tüm dünyaya yayılmış ve 1929’daki Büyük Buhran’dan bu yana yaşanan en büyük küresel krizle karşı karşıya kalınmıştı. Kriz öncesinde uygulanan geleneksel para politikalarında temel hedef istikrarlı ve düşük enflasyondu. Ancak fiyat istikrarına odaklanan geleneksel para politikaları, enflasyon hedefine ulaşmalarına rağmen varlık piyasasında balonların oluşmasını önleyememişti. Görünen o ki fiyat istikrarı, finansal istikrarı garantilemiyordu.3

Öte yandan, nominal faiz oranlarının sıfır alt bandına kadar indirilmiş olmasına rağmen piyasada istenen canlanma sağlanamamıştı.4 Geleneksel para politikasının finansal krizle mücadelede yetersiz kalması, ECB de dahil olmak üzere pek çok merkez bankasını sıradışı para politikaları izlemeye itiyordu. Artık enflasyon hedeflemesinin yanı sıra finansal istikrar da merkez bankalarının odağına oturmuştu.5

Sıra Dışı Durumlar ve Sıra Dışı Yöntemler

Bu dönemde, nominal faiz oranlarının sıfır alt bandına indiği zamanlar için önerilen politika alternatiflerinden6 biri olan “miktarsal genişleme (quantitative easing)” en çok başvurulan geleneksel olmayan para politikalarından biri oldu. Merkez bankaları varlık alımları ile bilançolarını genişletmek suretiyle piyasaya likidite enjekte ederek piyasayı canlı tutmaya çalışıyordu. FED ve BOE, tahvil alımı odaklı bir genişleme politikası izlerken; ECB ve BOJ bankaların fon ihtiyacına destek veriyordu.7

miktarsal genişlemeBununla beraber, ECB, kamu borç krizi ile karşı karşıya olan Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda ve İtalya gibi birlik ülkelerinin devlet tahvillerinden yüklü alımlar yaparak, birlik ülkelerinin desteklenmesini sağlıyor ve böylece büyümenin hız kazanmasını amaçlıyordu.8

Gerçekten de Profesör’ün dediği gibi, ECB milyarlarca euro basmıştı. Ancak ECB’nin niyeti bir avuç zengini finanse etmek değildi. Basılan paraların bir kısmı bankacılık sektörünün etkin çalışması amacıyla kullanılırken, diğer kısmı kamu borç krizi ile karşı karşıya olan birlik ülkelerini desteklemek için kullanılmıştı. Özetle, Profesör, doğruyu söylemekle birlikte işine gelmeyen kısımları atlıyordu. Ama stratejisi işe yaramış, Raquel’in saf değiştirmesini sağlamıştı. Ancak akıllara takılan sorular bitmemişti.

Ve Enflasyon…

Nobel ödüllü iktisatçı Milton Friedman’ın dediği gibi, eğer enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgu ise merkez bankasınca basılan paraların enflasyonist bir etki yaratması gerekmez miydi? Yoksa kimseye zarar vermediklerini iddia eden millenyum Robin Hoodları enflasyona neden olarak insanların ceplerindeki paranın değerinin düşmesine ve fakirleşmesine mi neden oluyordu?

enflasyon

Profesör’ün ince ince tasarladığı planın bir parçası olup olmadığı bilinmez ama basılan paraların enflasyonist etki yaratmayacağını söylemek mümkün. Basılması planlanan 2,6 milyar euronun gerek enflasyonist etki yaratacak büyüklükte olmaması gerekse tek bir kalemde değil, zamana yayılarak peyderpey harcanacağı düşünüldüğünde enflasyonist etki yaratma olasılığı oldukça düşük görünüyor. Üstüne üstlük, Avrupa ekonomisinin geçmekte olduğu deflasyonist süreç bu ihtimali neredeyse imkansız kılıyor.

İyiler ve Kötüler

profesörLa Casa de Papel, vizyona girmesiyle beraber izlenme rekorları kırmaya başladı. Dizi adeta fabrika ayarlarımızla oynamış; iyiler ve kötüler, doğrular ve yanlışlar birbirine karışmıştı. Ellerinde silahlar, yüzlerinde maskelerle banka soygunu yapan suçlular milyonlarca insanın sevgilisi haline gelmişti. Bir avuç suçlu, kurbansız bir suç olan kalpazanlıkla bir yandan kimseye zarar vermeden zengin oluyor, diğer yandan izlenen iktisadi politikalara getirdikleri eleştirilerle adaletsizliğe vurgu yapıyorlardı. Ancak Profesör’ün hayranlık uyandıran soygun planı, bir grup suçlunun milyarlarca euroyu cebe indirmesinin sosyal adalete nasıl hizmet ettiği veya paraya ihtiyaç duyan diğer insanlardan ne gibi farkları olduğu sorularına cevap vermiyordu. Yoksa düzen eleştirisi yapan Profesör aslında düzenin adamı mı olmuştu?

  1. Mill, J. S. (1859) On Liberty.
  2. Kocabaşoğlu, Y. (2016) “Kurbansız Suç ve Narkotik Madde Yasakları” Liber+, Sayı: 5.
  3. Joyce, M. Miles, D. Scott, A. Vayanos, D. (2012) “Quantitative Easing and Unconvetional Monetary Policy-An Inroduction” The Economic Journal November 2012, p. 271.
  4. Klyuev, V. Imus, P. Srinivasan, K. (2009) “Unconventional Choices for Unconventional Times: Credit and Quantitative Easing in Advanced Economies” IMF Staff Position Note, s. 6.
  5. Curdia, V. Woodford, M. (2010) “Conventional and Unconventional Monetary Policy” Federal Reserve Bank of St. Louis Review, 92(4), p. 261.
  6. Bernanke, B. Reinhart, V. Sack, B. (2004) “Monetary Policy Alternatives at the Zero Bound: An Emprical Assessment” Brooking Papers on Economic Activity 2:2004, s. 3.
  7. Fawley, B. Neely, C. (2013) “Four Stories of Quantitative Easing” Federal Reserve Bank of St. Louis Review, 95(1), p. 81.
  8. Cour-Thirmann, P. Winkler, B. (2013) “The ECBs non- standard monetary policy measures: the role of institutional factors and financial structure” ECB Working Paper, No. 1528, European Central Bank (ECB), p. 13.