Tövbe! Vallahi ben demiyorum!
Yaklaşık 100 yıl önce, 1904’te Edward JENKS, benden daha kibar bir tabir kullanarak, Magna Carta’yı bir “efsane” olarak tanımlamış1.
Oysa ben sadece “temsilsiz vergi olmaz” temalı bir yazı yazmak niyetindeydim. Haliyle, okuldan aklımda kalanlarla Magna Carta’yı araştırmaya başlamıştım. Okudukça başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Meğer Magna Carta’nın, yani Büyük Ferman’ın büyüklüğü yalnızca kabarık bir belge olmasından kaynaklanıyormuş2. Meğer Magna Carta’nın parlamenter sistemin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin temellerini atması falan fasa fisoymuş3.
Liberal-Romantikler
İşte bunlar hep liberal-romantikler yüzünden. 18. yüzyıl İngiltere’sinde Stuart Hanedanlığı’nın krala sonsuz imtiyazlar tanıyan fikirleri karşısında direnen hukukçulardan olan Sir Edward COKE, hukukun üstünlüğünü ve hatta hukukun kraldan da üstün olduğunu savunuyordu4. Bu liberal ve romantik bakış Magna Carta’ya bir hürriyet bayrağı niteliğini kazandırdı. Bu yoruma göre, ferman hukukun üstünlüğü ilkesini getirmekte ve kralın yetkilerini kısıtlamakta, parlamentoyu kurmaktaydı. Bununla beraber, temsilsiz vergi olmayacağı ve bütün İngiliz vatandaşlarının ancak kanuni usullere uygun olarak cezalandırılabileceği kurallarını da getirmekteydi. Coke’un önderliğini yaptığı bu yorum, 19. yüzyılda büyük çoğunluk tarafından benimsendi ve desteklendi5. Öyle ki, Magna Carta’nın namı Atlantik’i aştı ve Amerika için de bir özgürlük sembolü haline geldi6.
Ancak herkes tatmin olmamıştı. Oliver Cromwell, Coke ile birlikte Kral I. Charles’a karşı aynı cephede mücadele etmesine rağmen “I care not for the Magna Farta! (Bu osuruktan fermanı sallayacak değilim!)” demişti7.
Magna Carta Efsanesi
19. yüzyıl sonuna gelindiğinde ise Magna Carta çok farklı yorumlanmaya başlandı. Jenks’in öncülüğünü ettiği bu kesim Magna Carta’yı bir efsane olarak niteliyordu. Ferman genel kanının aksine bir halk hareketi sonucu doğmamıştı. Zaten fermanın ilk hali olan 1215’teki adı da Magna Carta değil, “Articles of the Barons”, yani “Baronların Maddeleri”ydi8. Aslan yürekli Richard’tan sonra tahta geçen kardeşi Yurtsuz John hiçbir sınırlama tanımayan despot bir rejime doğru gidiyordu. Fransa ile savaşa devam edebilmesi için daha çok vergi toplaması gerekiyordu. Bu artan vergiler ve despotizm feodal beylerin hoşuna gitmemişti. Yurtsuz John’un pek çok savaşta yenilmesini ve kilise tarafından da pek sevilmemesini fırsat bilen feodal beyler krala karşı ayaklandı. Oldukça güç kaybetmiş olan Yurtsuz John’un Magna Carta’yı imzalamaktan başka çaresi kalmamıştı. Özetle, Magna Carta “halk için” ve “halk tarafından” kazanılmamıştı9.
Peki ya Magna Carta’nın kitlelere sunduğu özgürlükler? Onlar da mı efsaneydi?
Hiçbir hür kişinin kanuna aykırı bir şekilde tevkif veya hapsedilemeyeceğini ve haklarından mahrum bırakılamayacağını düzenleyen Magna Carta’nın meşhur 39. maddesi “habeas corpus” ve “kanuna uygunluk” ilkelerinin başlangıç noktası olarak kabul edilmişti. Ancak, Jenks’e göre, bu maddeyle “liberi homines”, yani “özgür insanlar”a sunulan haklar Coke tarafından çok geniş yorumlanmıştı. Coke 18. yüzyıl modern hukuk prensipleriyle Magna Carta’yı yorumluyordu10. Oysa 13. yüzyılda hazırlanan bir metninin orta çağ koşulları ve orta çağ hukuk prensipleri dikkate alınarak ele alınması gerekirdi. Dolayısıyla, Coke’un iddia ettiğinin aksine, “özgür insanlar”la kastedilen tüm İngiltere halkı değil; yalnızca teknik olarak feodal olmayan ama toprak sahibi aristokratlar idi11. Özetle, aslında Magna Carta hukukun üstünlüğünü tüm İngiliz halkına değil, yalnızca imtiyazlı bir kesime sunuyordu.
Öte yandan feodal vergileri düzenleyen 12. madde, vergilerin toplanabilmesi için genel bir oylamayı öngörmekteydi. 19. yüzyıl İngiliz hukukçuları tarafından bu maddenin “temsilsiz vergi olmaz” kuralının ve “parlamento”nun temelini attığı ileri sürülmekteydi. Oysa söz konusu madde Magna Carta’nın yalnızca 10 hafta12 yürürlükte kalan 1215’teki ilk halinde mevcut olup; 1216, 1217 ve 1225 tarihli fermanlarda bulunmamaktaydı. Bununla beraber, Magna Carta’dan sonraki yüzyıllarda, her alınan verginin onaylandığı ileri sürülemeyeceği gibi, gerçek anlamda bir parlamentonun belirmesinin de 1265’te Simon de Monfort’un topladığı meclisten sonraki gelişmeye bağlı olduğu anlaşılmıştır. Hatta 12. maddenin gerçekte vergi almak için baronların tek tek onayını almaktan kurtulmak isteyen kurnaz kral Yurtsuz John tarafından fermana sokulduğu da iddia edilmektedir13. Dolayısıyla, Magna Carta’nın “temsilsiz vergi olmaz” ilkesi ve parlamentonun kuruluşu ile bir ilgisinin bulunmadığı gerçeğinin akademisyenler tarafından kabul gördüğünü söyleyebiliriz14.
Magna Carta’nın parlamentoyu kurmadığı ve tüm bireylere haklar sağlamadığını anladık. Peki Magna Carta bu yolda atılmış önemli bir adım olamaz mı? Jenks’e göre en makul iddia bu olmakla beraber, bu iddianın da gerçekle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktu15. Çünkü Magna Carta geleceğe değil, geçmişe odaklanmıştı. Baronların kralın yetkilerini kısıtlamak ya da parlamenter bir system kurmak gibi ulvi amaçları yoktu. Yalnızca I. Henry döneminde sahip oldukları haklara tekrar sahip olmak istiyorlardı16. Dolayısıyla, geleceğe değil, geçmişe odaklı bir metnin parlamenter sistemin ya da hukukun üstünlüğü ilkesinin temellerini atmış olması ihtimali düşük görünüyor.
Yaklaşık 100 yıl önce açıklığa kavuşturulan ve pek çok akademisyen tarafından kabul gören görüş Magna Carta’nın abartıldığı olmasına rağmen günümüze baktığımızda Magna Carta’ya hala methiyeler düzüldüğünü görüyoruz. Peki ama neden? Kanaatimce, bu konuyu en güzel Wiseman açıklamış17: “Siyasi bir elit tarafından geliştirilen bir ideolojinin daha geniş kitleler tarafından kabul edilmesi için ideolojinin basitleştirilmesi ve slogan haline getirilmesi gerekir. Bu da efsanelerin yaratılarak halka maledilmesi ile olur. İşte Magna Carta da bu anlamda bir efsanedir.”
- Jenks, E. (1904) “The Myth of Magna Carta” The Independent Review, s. 260-273. ↩
- Jenks, a.g.m., s. 261. ↩
- Jenks, a.g.m., s. 260-273; Holt, J. C. (1964) Magna Carta; Radin, M. (1947) “The Myth of Magna Carta” Harvard Law Review, s. 1060-1091, 60; Lepore, J. (2015) “Magna Carta, the Bill of Rights, and the Hold of Time”, New Yorker, 20.04.2015; Helmholz, R. H. (2016) “The Myth of Magna Carta Revisited” North Carolina Law Review, s. 1475-1493. ↩
- Boyer, A. D. (1998) “”Understanding, Authority, and Will”: Sir Edward Coke and the Elizabethan Origins of Judicial Review” Boston College Law Review, 39, 1, s. 92. ↩
- İlal, E. “Magna Carta” http://dergipark.ulakbim.gov.tr/iuhfm/article/viewFile/1023004330/1023003924. ↩
- Chesterman, S. (2015) “The Myth of Magna Carta-Or, How a Failed Peace Treaty with French Aristocrats was Reinvented as the Foundation of English (and American) Liberty”, s. 9. ↩
- Lepole, a.g.m. ↩
- Chesterman, a.g.m., s. 4. ↩
- Jenks, a.g.m., s. 260. ↩
- Helmholz, a.g.m., s. 1485. ↩
- Jenks, a.g.m., s. 269. ↩
- Magna Carta (1215) 25.Haziran.2015’te imzalanmış olup 24.Ağustos.1215’te Yurtsuz John’un Papa III. Innocent’tan fermanın hükümsüz olduğunu belirten bir yazı almasıyla yürürlükten kalkmıştır. ↩
- İlal, a.g.m., s. 229 ↩
- İlal, a.g.m., s. 230 ↩
- Jenks, a.g.m., s. 270. ↩
- İlal, a.g.m., s. 238. ↩
- Wiseman, H. V. (1966) “The Myth of Magna Carta”’dan aktaran İlal, a.g.m., s. 238. ↩