İtiraf ediyorum!
Üniversite yıllarımdan beri vergiyi ve muhasebeyi sıkıcı bulmuşumdur. Kader bu ya, her ikisi de hayatımın bir parçası haline geldi.
Muhasebe benim için “Kasaya giren borç, çıkan alacaktır”dan ibaretti. Bu cehaletim, London School of Economics’te yüksek lisans yapıncaya kadar devam etti. Bu ilim irfan yuvası önüme yepyeni bir ufuk açtı. Muhasebeden hayatımda hiç almadığım kadar keyif almaya başladım.
Vergiye gelecek olursak, kim ne yapsın, matrahmış, tarhmış, tahakkukmuş; ekonominin arz, talep ve fiyatları dururken. Ama dedik ya hayat işte, hem akademik hem de mesleki olarak verginin içine girince, vergi de benim kanıma girdi. Okumaktan ve yazmaktan haz aldığım bir başka konu haline geldi.
Bu blogla birlikte istedim ki, vergi ve muhasebe denildiğinde, aklınıza tozlu yevmiye defterleri ve faturalar gelmesin; rakamlarla yazılmış bir dedektif romanı gelsin…
Ben çok heyecanlıyım, umarım siz de okurken heyecanlanırsınız!
Övül Çölgezen Batun